Türkiye'de siyasetten, ekonomiye, medyadan akademiye her alanda söz sahibi elitler kimlerdir? Nasıl elit olmuşlardır? Nasıl elit kalabilmişlerdir? Elitler arasındaki ilişkiler nasıldır? Hangi mekanizmalar bu ilişkileri şekillendilir? Devletin elit yaratmadaki rolü nedir? Bütün bu sorular yakın tarihimize ilişkin çok önemli ipuçlarını ihtiva eder. Mesela, Osmanlı-Türk modernleşmesi bu sorularla daha rahat açıklanabilir. Türk devletin bu süreçteki rolü de daha rahat bu sorularla kavranabilir. Daha genel kuramsal düzlemde de çok önemli sorulara cevaplar bu soruların izinden gidilerek bulunabilir. Mesela, siyaset biliminde demokratik rejimler ikiye ayrılır: liberal demokrasiler ve seçim (electoral) demokrasileri. İkisi arasındaki ayrım daha da netleştirileceği gibi, seçim demokrasilerinden liberal demokrasilere geçişin güçlükleri bu sorulara cevaplarla daha rahat açıklanabilir.
Bugünlerde gittikçe büyüyen bir yayın alanı var Türkiye'de... Her alandaki elitler üzerine oldukça ilginç çalışmalar ortaya konmaktadır. Yalçın Küçük'ten Soner Yalçın'a, ve internetteki onlarca ve yüzlerce araştırmacı ile önemli bir endüstri haline geldi bile bu alan. İlginçtir ki bütün bu çalışmaları sürükleyen ise bence oldukça önemsiz tek bir soru: Türkiye'de Sabatayistler kimlerdir? Tayfun Er'de bu kervana internetteki yazılarıyla katılir. Yalnız bu kervandan bu kitapta ayrıldığı önemli bir nokta tartışmasını sabataycılık üzerine kurgulamıyor olması. Doğrudan hedefi 'elitler'i anlamak, masaya yatırmak. Hepsi sabataycı basitliğine düşmüyor. Belki internet yazılarında öyle değildir bilemiyorum. Tayfun Er bu işte o kadar iddialıdır ki, bir dergide Soner Yalçın'ı kaynak göstermeden kendi bulgularını kullanmakla suçlar. Hakikat payı var mıdır bilmem ama Soner Yalçın'ın kaynak kullanma konusunda özürlü olduğu doğru bir tespit.
Tayfun Er internette yazmış olduğu yazılardan bir bölümünü alıp bir kitap haline getirir. Erguvan rengi çok ender bulunan bir renk olduğu için geçmiş zamanlarda sadece elitlerin rengi imiş. Bu yüzden kitabın adına Erguvaniler koyar. Er Erguvaniler'de Türk elitlerini mercek altına yatırır. Bu tahlilin en başında sorduğum soruların hepsini cevaplamaya çalışan bir kitap Erguvaniler. Aslında kitabın alt başlığı yazarın cevabını özetliyor gibi: 'Türkiye'de İktidar Doğanlar.' Türkiye'de elit olunmaz, doğulur. Kitabına konuk ettiği isimler bu tespitin doğruluğuna şahitlik ediyor.
Tayfun Er kitabında bundan bir adım daha öteye gidiyor ve daha zor bir iddiayı ispatlamaya koyuluyor. Türkiye'de hemen hemen her alandaki elitler aslında tek bir aile... Bu aile kan bağı, evlilik, iş ortaklığı gibi mekanizmalarla bir arada duruyor. Yazarın kitabın arka kapağında dendiği gibi, "Türkiye'de..."seçkin" ve "başarılı" kılınanların tek bir ailenin mensupları olduğu" iddiasını da olabildiğince başarılı bir şekilde ortaya koyduğunu teslim etmem gerek. Tayfun Er kitabıyla bu anlamda kıskandırıcı bir iş çıkarmış.
Şunu itiraf etmem gerek. Ben hayatımda hiçbir kitabı bu kadar dikkatle ve üzerinden defalarca giderek okumadım. Bunun iki sebebi var. Birincisi, Tayfun Er'in iddiası çok önemli... Bu iddiasını gerçekten ispatladığını görebilmek için ortaya koyduğu ilişkiler ağını tam olarak anlamak istedim. İkinci ve daha önemli sebep, Tayfun Er'in yazı üslübü bu anlama sürecini oldukça güç hale getirdi. Konu ile alakalı bilgi toplamanın zorluğunu yadsımıyorum. Çok ciddi araştırma gerektiren bir konu. Bu konuda Tayfun Er'i cidden kıskandığımı ve çok önemli bir iş çıkardığını teslim ettim. Fakat bu bilgiler bir kere bulunduktan sonra çok basit cümlelerle anlatılabilecek bilgiler. Ortaya konan bilgilerle soyut kuramsal tartışmalara girilmiyor ki... Bütün kitap kim kimin iş ortağı, kim kimin akrabası, kim kimin okul arkadaşının tartışılmasını ayrılıyor. Bunun anlatımı ne kadar zor olabilir ki. Yine de Tayfun Er zoru başarmış ve bu çok basitçe anlatılabilecek bilgileri mümkün olan en zor dille anlatmış. Ayrıca kitabın arka kapağında iddia edildiği üzere "Türkiye'deki gizli soylu sınıfın... sosyal ve doğa bilimlerine kazandırılan kavramlarla anlatımı"na hiçte gerek yoktu. Yazar elitler arasındaki ilişkileri anlatırken keskel alaka tartışmalara girmiş. Ve bu tartışmalarını da kitabın bütününe yedirmemiş. Anlattığı bilgilerle alakasını kurmak okura kalmış. Okur eğer bu tartışmaları es geçmek istiyorsa gönül rahatlığı ile yapabilir. Zira bu tür tartışmaların öncesinde ve sonrasında ortaya konan bilgiler ortalama bir zekanın hiç zorlanmadan anlayabileceği bilgiler. Kitap bir giriş ve üç bölümden oluşuyor. Bir ve üçüncü bölümlere bir ek bölüm, ikinci bölüme üç ek bölüm eklenmiş. Öte yandan neden bu tür bir iç organizasyona gidilmiş hiç bir fikrim yok. Aslında her bir parçanın, ana bölüm veya ek bölüm, işlevi temel olarak aynı. Ünlü bir aileyi almak ve o ailenin bağlantılarını ortaya koymak. Ana bölümle ek bölüm arasındaki tek fark sayfa sayısı olarak gözüktü gözüme. Ana bölümler ek bölümlerden daha hacimli. Daha önce internette yayınlandıkları halleriyle aralarında belli bir organik bütünlük sağlama gayreti olmadan bir araya getirilmiş yazılar... Hadi bu gayret gösterilmemiş, bari daha önce yayınlanan yazıların yazı karakterleri birbirine uydurulsaydı. Doğrudan 'copy-paste' olmuş. En skandal parça birinci bölümde ebced hesabının tartışıldığı parça.. Kitap yanılmıyorsam 'Times New Roman'da yazılmış. Sayfa 38'de yazar köşeli bir parantezi açıyor ve yazının karakteri birden değişiyor. Ve yanılmıyorsam 'Ariel' oluyor. Sonra bu parantez kapatılınca yazar tekrar 'Times New Roman' a dönüyor. Yazı karakterlerinin italik hallerine dair daha istikrarlı davranılmış. Başka yazarlardan çok uzun alıntılar italik halinde yazılmış. Vefat ilanları bazen italik bazen ise bütün harfler büyük olarak yazılmış. Sanırım burada da yazar internetten 'copy-paste' uygulamış ve belli bir düzenlemeye gitmemiş.
Yazar okuyucuya ilişki ağlarını özetleyen grafikler yardımıyla daha fazla yardımcı olabilirdi. Bazen kim kimin akrabası olduğunu anlamak cidden zorlaşıyor. Çoğu zaman elimde kalem kişiler arasında ilişki okları kurarak yazarın iddiasını anlayabildim. Özellikle Cumhuriyet öncesi dönemde yaşamış kişilerin soyisimleri olmadıkları, kadınların evlendikten sonra soyisimleri değiştiği göz önüne alınırsa bunun okuyucunun işini çok rahatlatacağı ortadadır.
Tayfun Er her bölümle alakalı kaynakçayı kitabın sonuna eklemiş. Bu Soner Yalçın üzerine çok ciddi bir eşik atlama olmuş. Böylece okuyucu bu kaynaklara müracaat edip Tayfun Er'in sunduğu bilgilerin doğruluğunu gözden geçirebileceği gibi, yazarın es geçtiği bilgilere de ulaşabilir.
Tayfun Er'in bu kitapta yaptığı işi çok önemsiyorum. Ve yayına hazırlanan benzer nitelikte kitapları olduğu için de çok mutluyum. Umarım en kısa zamanda yayına hazır hale gelir ve piyasaya sürülür. Dört gözle bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder