Son 500 yılın İran tarihinin en temel konularından birisidir Şiilik ve Şii din kurumları... Bu konu hem tarihsel hem de içerik olarak oldukça geniş, bir o kadar da derindir. Üzerine yüzlerce kitap yazılmasına rağmen halen daha sorular sorulabilecek son derece bereketli bir konudur da.. Şiilik konusuna girmeden ne İran'ın geçmişi ne de günü tam anlamıyla anlatılabilir.
19. yüzyılın sonu ve başında Kaçar hanedanına karşı toplumsal tepkinin yükselişi, 1905 Anayasa devriminin gelişimi ve başarısızlığı, 1979 İran devriminin oluşum ve başarıya ulaşım süreci, Dr. Musaddık'da belirginleşen İran milliyetçiliğinin yükselişi ve başarısızlığı... ve daha bir çok tarihsel öneme haiz olayda Şii din öğretisi, din adamları ve kurumlarının rolü olmuştur.
Roy Mottahedeh'in Peygamberin Hırkası, en basit tabirle, Şiilik ve Şii din kurumlarına dair herşey üzerine bir kitap. Abartısız... Roy Mottahedeh 400 sayfalık kitabında Şiilik tasavvuf ilişkisinden tutun, Şii din adamlarının hiyerarşık yapısının ortaya çıkışına kadar akla gelebilecek her önemli konuya değinmiş bu kitapta... Doğal olarak bu konu genişliği ile ters orantılı olarak her konu görece yüzeysel olarak ele alınmış.
Yine de Roy Muttahedeh hepsini büyük bir etkinlikle basitleştirip açıklayabilmiş. Bu zaten büyüklüğün şiarı değil midir? Roy Mottahedeh'i büyük yapan diğer bir özellik ise kitabı ansiklopedik niteliğine rağmen zevkli kılabilmiş olması. Birbiri ile ortak paydası sadece Şiilik olan onlarca kişi ve konu ortak bir hikayenin parçası olarak karşımıza çıkıyor bu kitapta...
Roy Mottahedeh kitabını gerçek ismini bilmediğimiz İranlı bir mollanın hayat hikayesi üzerine kuruyor. Mollanın kitaptaki adı Ali Haşimi... Roy Mottahedeh neden bu ismi mollasına taktığını açıklamıyor. Ali Haşimi bir molla olabilmek için her türlü imtiyazla doğmuş bir molla. Seyyid bir aileden geliyor... İran medreselerinin başkenti Kum'da doğar. Babası herkesin saydığı ve sevdiği bir medrese hocası. Abisi ve babası kanalıyla Kum'da Ruhullah Humeyni'ninde ders verdiği Fevziye medresesinde dini eğitimine başlıyor.
O kadar imtiyazlı bir molla ki, yüksek din eğitimi için Şii dünyasının en önemli dini merkezi Necef'teki medreselere devam ediyor. Orada Humeyni'nin öğrencisi oluyor. Döndüğünde verdiği bir vaazdan ötürü hapse atılıyor. Hapse atıldıktan sonra siyasetten soğuyor ve Tahran Üniversitesi'nin İlahiyat Fakültesine devam ediyor. 1979 devrimi ve ertesinde yaşadığı hayal kırıklığı ile kitap sona eriyor.
Roy Mottahedeh bu hayat hikayesini 400 sayfalık kitabına bölüm bölüm yayarak anlatıyor. Her bir bölüm Ali Haşimi'nin hayatının değişik bir dönemine ayrılmış. O bölümle alakalı hayat hikayesinin ana öğesi Roy Mottahedeh için Şiilikle alakalı konuya bir giriş olmuş. Mesela Ali Haşimi'nin medreseye başlaması Şii medrese eğitimine girişe vesile olmuş. Aynı şekilde Ali Haşimi'nin devlet okulundaki öğrencilik yıllarından İran'da devlet destekli eğitim konusuna geçiliyor.
Medreseye devam ederken Ali Haşimi'nin tasavvufla tanışması Şiilik ve tasavvuf ilişkisi tartışmasına yol açıyor. Bu konuların soyut olması aldatmasın. Roy Mottahedeh her konuyu o konuda akla gelen en önemli ismin hayatı hikayesi ile birlikte anlatıyor. Dolayısıyla konu ete kemiğe bürünüp karşımıza çıkıyor. Mesela medrese eğitiminde İbn Sina, şiilik ve tasavvuf ilişkisinde Sühreverdi, İran'da devlet eğitim sisteminde İsa Sadık tartışılmış. Kitapta İran tarihinin en önemli şahsiyetleri kendine yer bulmuş: Dr. Musaddık, Celal al-Ahmet, Ali Şeriatı (diğerlerine göre çok daha az yer almış), Ruhullah Humeyni, akla gelen isimlerden sadece bir kaçı.
Kitabın ele aldığı konuların çeşitliliği kitabın bütününü amaç noktasında oldukça zayıf kılıyor. İran tarihinde din ve din adamlarının rolüne ilişkin giriş niteliğini aşamıyor kitap. Meraklısı için bu konuda daha kapsamlı kitaplar yayınlandı. Örneğin, Moojan Momen'in türkçeye çevrilip çevrilmediğini bilmediğim 'Introduction to Shia Islam' kitabı kanaatimce çok daha iyi bir giriş kitabı. Türkçe'de daha din ağırlıklı Mazlum Uyar'ın 'Şii Ulemasının Otoritesinin Temelleri' kitabı da Peygamberin Hırkası ile birlikte, onu tamamlamak için okunabilir. Roy Mottahedeh'in farkı aynı konuları daha akıcı kılabilmiş olması.
Peygamberin Hırkası cevapladığı sorulardan daha çok okuyucunın zihninde ortaya çıkardığı sorular içinde okunmalı. Keşke Roy Mottahedeh bu soruların peşinden gitmiş olsaydı. En heyecan verici sorular ise Ali Haşimi ile alakalı. Mesela Kum'da oldukça saygın bir konumda iken neden Tahran Üniversite'sine devam etmeye karar vermiş. Hapishane deneyiminin onu çok korkuttuğunu ve siyasetten ürküttüğünü öğreniyoruz. Fakat bu Tahran Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girmek için yeterli bir açıklama değil.
20. yüzyılda mollaların üniversite derecesi, hatta doktora yaptıklarını işitmiştim. Mesela, iddiaya göre Humeyni felsefeden doktoralı ve Aristo mantığının Kur'an tefsirine uygulanması üzerine bir tez yazmış. Ne derece doğru bilmiyorum. Şah dönemi İran'daki molların karşı karşıya kaldıkları fırsatların anlaşılması için bu soru keşke cevaplandırılmış olsaydı. Peşinden gidilebilecek daha önemli soru ise İran'da 1979 sonrası mollalar arasında doğan ayrılık... Bu tespit Ali Haşimi'nin devrim sonrası yaşadığı hayal kırıklığının tartışıldığı kitabın sonsözünde giderayak yapılmış. Keşke Ali Haşimi örneğinden yola çıkarak bu ayrılığın temelleri tartışılsaydı.
Kitabın arka sayfasındaki tanıtımda düzeltilmesi gereken bir bilgi var. Kitabın ana karakteri Ali Haşimi'nin laik eğitime merak salıp molla çevresinden ayrıldığı iddia ediliyor. Yukarıda değindiğim gibi mollalar arasında seküler eğitim yapanlara rastlanıyor. Ali Haşimi Tahran Üniversitesi'nde eğitim görmesi o açıdan bir istisna değil. Laik eğitime merak salıp molla çevresinden ayrılması ise söz konusu değil.Bilakis kitabın sonunda devrim sonrasında da Ali'nin medreselerde ders vermeye devam ettiğini öğreniyoruz. Kitabın ana karakteri bu şekilde tanıtılarak bu tür dönüşümleri çok seven Türk okuyucusu karşısında tek kelime ile popülizm yapılmış.
Kitabın ingilizce'den çevirisini Ruşen Çakır yapmış. Peygamberin Hırkası büyük oranda başarılı bir çeviri olmuş. Cümle düşüklüklerine özellikle kitabın başında rastlanıyor. Uzun cümlelerde Ruşen Çakır'ın fiil ve özne uyumuna dikkat etmediği de olmuş. Cümle içindeki kelime sıralamalarında ise bazen hatalar yapılmış. Ruşen Çakır Türkçeye oldukça sadık kalmış. Bu sadakatle öz türkçe kelimeleri kullanmaya gayret etmiş. Bu takdir edilesi bir davranış olsa da bazen cümlelerini anlaşılmaz kılmış. Mesela 'bengi' ne anlama geliyor? Veya 'utku'? veya 'biçem'?
Ruşen Çakır genelde farsça kelimeleri Türkçe okunuşlarıyla aktarmış. Yoksa 'merca' gibi bir kelimeye Türkçe'de rastlanmaz. Öte yandan Ruşen Çakır'ın neden ısrarla Farsça 'çador' kelimesini 'çadır' diye çevirdiğini anlamadım. 'Çador' Türkçe'ye doğrudan kara çarşaf olarak çevrilebilirdi. Veya diğer farsça kelimelere yapıldığı gibi çador olarak geçerdi. Bambaşka bir şey olan çadır'da ısrar edilmesinin sebebini anlayamadım.
Netice olarak, Roy Mottahedeh'in Peygamberin Hırkası alanında Türkiye'de yayınlanmış ender çalışmalardan birisi. Oldukça akıcı güzel bir kitap. İran'da dinin, dini kurumların ve din adamlarının tarihsel rollerini anlamak için mutlaka okunmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder