Modernite ile yüzleşme ve beraberinde gelen değişimler modernite'nin doğum yeri olan Batı'da bile sancılı bir süreçti. Aynı süreç modernitenin genelde tepeden inme bir proje olarak hayata geçirildiği Batı-dışı toplumlarda daha şiddetli toplumsal, siyasi ve ekonomik krizlerle doludur. Doğal olarak modernite ile tanışan Batı dahil bütün toplumlarda modernite karşıtı düşünce akımları ortaya çıktı ve modernite projesine farklı açılardan eleştiriler getirdi. Milliyetçilik, muhafazakarlık ve dini yenilenme hareketleri bu akımlardan en önemlileri olageldi.
Tanıl Bora 'Türk Sağının Üç Hali'nde bu üç düşüncenin Türkiye örneğinden yola çıkarak resmini çiziyor. Hatta bir adım daha ileri giderek, bu üç düşüncenin birbirleriyle bağlantılarını ve kesiştikleri noktaları ortaya çıkarıyor.
Kitabını 3 bölüm olarak kurgulamış Tanıl Bora. İlk bölümde Türk milliyetçiliğinin resmi çiziliyor. Bu resmi çizerken doğal olarak rejimin öngördüğü ve oluşturmaya çalıştığı milli kimliği dikkate alınmış. Dolayısıyla Türk milliyetçiliğinin temel özellikleri Afet İnan, Mahmut Esat Bozkurt gibi rejimin kuramcılarının kitaplarından takip ediliyor. Yabancı düşmanlığı, kültürel ırkçılık, geçmişin öteki olarak kurgulanması, vs. bu milliyetçiliğin temel özellikleri olarak tartışılıyor. İkinci bölüm muhafazakarlığa ayrılmış. Önemli Türk muhafazakarlarının görüşleri bu bölümün büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Kitabın ana konusu açısından en önemli tartışma Türk modernleşmesinin Kemalist döneminin muhafazakarlığının iddia edildiği bölümde... Ayrıca muhafazakarlık ve İslamcılık arasındaki ilişkilerin tartışıldığı bölüm de bir o kadar önemli. Üçüncü bölüm ise İslamcılık'a ayrılıyor. Burada daha çok Türk milliyetçiliğinin dinle buluşma noktaları ortaya çıkarılıyor. Ayrıca İslamcılığın Türkiye serüveni de tarihsel olarak anlatılıyor. Bu anlatımla İslamcılıkla Milliyetçilik arasındaki ilişki örneklendiriliyor.
Tanıl Bora'nın kitabının en başarılı yönü bence bu düşünce akımlarının Türkiye'ye özgü olmadığını, benzerlerinin Avrupa ve İslam dünyasında da olduğunu gösterebilmesi. Bu yönüyle de kitap sanırım modernite ve karşıtı hareketlere ilişkin oldukça güzel bir giriş okuması niteliğinde.
Tanıl Bora bu bölümlerin her birini daha önce yayınlamış. Genelde Türk yazınında gözlemlediğimiz farklı zaman ve konularda yapılmış çalışmaların organik bir bütün olarak bir araya gelmediği. Bölümler birbirini tamamlamaz, birbiri ile konuşmaz. Tanıl Bora ise bu tuzağa düşmemiş. Gerek kısa ön yazısı ile gerekse yazılara yaptığı ufak eklemelerle bölümleri birbirleriyle konuşturmayı başarmış. Bu yüzden kitap organik bir bütün olarak karşımıza çıkıyor.
Yazar bunu milliyetçilik, muhafazakarlık ve islamcılığın Türk sağının üç hali olduğu iddiası ile başarıyor. Bu iddia Türk örneğinde düşünsel düzlemde oldukça başarılı bir şekilde ortaya konuyor... Bu yönüyle kitap Türk tarihini anlamımıza çok önemli bir katkı sağlıyor. Öte yandan üç akımın siyasetin sağ cenahını oluşturduğu iddiası kitapta kuramsal olarak önemli bir gedik açıyor. Üç akım arasındaki ilişkiler ortaya konarken, birbirleri arasındaki çatışmalar ve anlaşmazlıklar gözardı ediliyor.
Tanıl Bora kitabın temel iddiasını hoş bir benzetme ile ifade ediyor. Milliyetçilik Türk sağının katı, muhafazakarlık gaz, ve İslamcılık sıvı gali. Benzetmede hata olmaz, fakat bu benzetmeyi ne kitabı okumadan önce ne de okuduktan sonra anlayabildim. Özellikle muhafazakarlık ve milliyetçilik arasındaki bağlantılar yeterince ikna edici ortaya konmamış. Kendini devrimci yansıtan Kemalist modernleşmenin aslında muhafazakar olduğu çok önemli ve heyecan verici bir tespit. Öte yandan bu iddia da kalmamalı, sebepleriyle ortaya konmalıydı. Bu konuda Tanıl Bora sadece başka yazarların şahitliğini getirmekten öte bir açıklama getirmiyor. Kemalist modernleşmenin nerelerde ve nasıl muhafazakar olduğu eşelenmiyor. Bunun kitapta önemli bir gedik olduğu açık. Kemalist modernleşmenin muhafazakarlığının ortaya konması, muhafazakarlık ve milliyetçilik arasındaki ilişkiyi de örneklendirecekti. Fakat bu yapılmıyor. En azından ben göremedim.
Bu kadar önemli bir konuyu ele alan 'Türk Sağının Üç Hali' sadece 145 sayfa... Tanıl Bora oldukça soyut kuramsal veya kavramsal tartışmalara girmekten de çekinmiyor. Kitabın kısa olmasının önemli bir nedeni Tanıl Bora'nın çoğu soyut iddiasını tarihten örneklerle somutlaştırmaması. Halbuki kitabın örnek zenginliği Tanıl Bora'nın soyut tartışmalarda gösterdiği başarısını taçlandırırdı.
Tanıl Bora'nın üslübu oldukça akıcı, en soyut tartışmalarda bile Türkçeye hakimiyetini kaybetmiyor. Bora kelime seçiminde de oldukça hür davranmış: Öztürkçe, günümüz Türkçesi, Arapça, Farsça, ve Batı dillerinden devşirilmiş kelimeler kitap boyunca bolca kullanılmış. Bora'nın bu konudaki doğallığı kitabı oldukça okunabilir kılıyor. Sadece restorasyon, reaksiyoner, mistisizm, irrasyonalist gibi kelimelerde daha da dikkatli davranabilirdi.
'Türk Sağının Üç Hali' Türkiye üzerine yüksek lisans veya doktora tezi yazmayı düşünenler için onlarca çarpıcı fikri, üstelik apaçık dile getirmesi açısından da takdir edilmesi gereken bir kitap. Eğer bir çalışmanın değeri sorduğu soruya cevap vermek, konusunu daha iyi anlamlandırmamıza yardımcı olmak, düşünmemiz için yeni sorular oluşturması ile ölçülecekse bu kitap mutlaka okunmalı ve kütüphanenizde bulunmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder