Kapitalizm siyasetten sanata insan hayatının çok farklı alanlarında alt üst olmaları beraberinde getirdi. Bu alt üst olmalar ve yerine konan yeni hayat pratikleri sosyal bilimlerin temel araştırma alanlarından birisidir. Batı Avrupa için geçerli olan alt üst olmaların daha acılısı belki de kapitalist dünya düzenine eklemlenen Avrupa-dışı bölgelerde gerçekleşti. Osmanlı İmparatorluğu da bu dünya çapındaki çözülme ve yıkılmalardan uzak kalamadı. Osmanlı'nın kapitalist düzenle eklemlenmesi beraberinde ne tür alt üst olmaları getirdi? Yerine ne tür hayat pratikleri ikame edildi? Türk sosyal bilimcileri de, benzer süreçleri Avrupa, Latin Amerika, Orta Doğu, Afrika, ve Asya'da inceleyen diğer sosyal bilimciler gibi, bu gibi sorular etrafında çalışmalarını kurguladılar.
Ahmet Güner Sayar'ın Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması bu genel çabanın bir parçası olarak okunmalı. Konunun önemi ortada... Fakat üzerinde yazılmasının ne kadar zor bir konu olduğunu nasıl anlatabilirim. Kitabı okumanın bile zor olduğunu söylesem yeterli olur mu? İlk bölümde aslında bu zorluk tartışılıyor ve iktisadi düşüncenin yayılışının izlenmesine dair geliştirilmiş kuramsal tartışmalar ele alınıyor. Sadece bu bölümün okunması bile Sayar Hoca'nın ne kadar zor bir işe giriştiğini göstermeye kafi.
Kuramsal tartışmaya girişilen Giriş bölümü hariç, kitap dört bölüm ve bir de sonuç bölümünden oluşuyor. Dört ana bölüm tarihsel olarak sıralanmış. Birinci bölümde Osmanlı'nın kapitalist düzene eklemlenmeden önceki iktisat anlayışı ortaya konuyor. Bu bölüm bence kitabın en güçlü bölümü. Konuya vakıf olanlar bilir Ahmet Güner Sayar'ın hocası rahmetli Sabri Ülgener şaheser kitabı 'İktisadi İnhitat Tarihimizin Ahlak ve Zihniyet Meseleleri'nde tam olarak bu konuya eğiliyordu. Sayar hoca Ülgener Hoca'nın kitabını gerek kendi bulguları gerekse başka çalışmaların bulguları ile zenginleştiriyor. Sadece bu bölümde 492 dipnotun kullanıldığını belirtirsek herhalde ne kadar kapsamlı bir tarama yapıldığına dair bilgi verecektir.
Kitabın takip eden bölümlerinde Osmanlı İktisat Düşüncesinin değişiminin temel taşları tartışılıyor. Selim III'ün saltanatının başlangıcı değişimin de başlangıcı... 1838'de imzalanan Baltalimanı anlaşmasına kadar ki geçen dönem geçiş dönemi olarak tanımlanıyor. Bu dönemde devlet adamlarının el yordamı ve devlet adamlığı öngörüsüyle geliştirdikleri ve uyguladıkları iktisadi politikalar bir sonraki dönemde iktisadi hürriyetçilik düşüncesinin Osmanlı iktisat düşüncesine giriş menzilleri olarak işlev görüyor. 1838'den II. Abdülhamid'in saltanatının başlangıcına kadar geçen dönemde Osmanlı iktisat düşüncesinin temel tartışma konuları kişiler üzerinden tartışılıyor. Gerek konu çeşitliliği gerekse iktisadi tartışmalara taraf olan kişilerin çokluğu kitabın bu bölümünü bir iki cümle ile özetlemeyi neredeyse imkansız kılıyor. Düşünsel değişim iktisadi hürriyetçilik ve korumacılık temel ekseninde takip ediliyor. Öte yandan Namık Kemal örneğinde de görüldüğü gibi başka iktisadi konularda tartışılıyor. Aynı şekilde Mehmet Şerif Efendi'nin sanayi-tarım tartışması da kitaba konuk olmuş. Sayar hoca Osmanlı iktisadi düşüncesindeki bu tartışmaların girişi ve olgunlaşmasının izlerini sürerken iktisadi düşüncenin bulduğu kanalları da masaya yatırıyor. Osmanlı devlet adamları ve entellektüelleri ile gayri müslümler iktisadi düşüncenin yayılma araçları olarak karşımıza çıkıyor.
Sayar Hoca'nın Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması başından sonuna kadar akademik ciddiyetle kurgulanmış bir çalışma. Bu yüzden de hitap ettiği çevre haliyle oldukça dar... En dar haliyle bu çevre iktisat düşüncesi üzerine çalışanlar... En geniş haliyle Sayar Hoca'nın kitabı son iki yüzyılda ülkemizin geçirdiği değişimi anlamaya gayret edenlerin başvuracağı bir kitap.
Kitabı bu dar çerçevedeki insanın bile erişimine engelleyecek en önemli faktör Sayar hoca'nın üslübü. Kitabın konusu Osmanlı iktisat düşüncesi... Doğal olarak ileri sürülen iddiaları desteklemek üzere sunulan alıntılar Osmanlı dönemi devlet adam ve entellektüellerinin kitap ve makalelerinden geliyor. Bu kaynakların asıllarında doğal olarak Arapça ve Farsça yoğun bir şekilde kullanılmış. Sayar hoca bu kitaplardan yaptığı alıntıları oldukları haliyle aktarıyor. Çok ciddi bir osmanlıca kelime birikimi olmayan birisi kitabın bu bölümlerinden doğal olarak hiçbirşey anlamayacaktır. Halbuki hoca bu alıntıları olabildiğince sadeleştirerek aktarabilirdi. Sadece alıntılarda değil sıradan bir cümlede bile karşınıza arapça veya farsça bir kelime çıkabilir. Mesela, padişah'ın 'halife-i ruy-i zemin' veya 'fi-zullullah-ı alem' olması bilgisi ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Sayar hoca, a priori, merkantalizm, laissez-faire, nefsi emmare, nefsi mutmainne gibi mesleğine ve konusuna has kelimeleri de oldukları haliyle tereddüt etmeden kullanıyor. Teknik kelimeleri çevirmenin zorluğu bu cömert kullanım için bir bahane olabilir. Fakat sıradan bir cümle de bile Türkçe olmayan kelimeleri kullanmakta hiçbir beis görmemiş Sayar Hoca... Rijidite, moral nihilizm, norm-reel, fonksiyonel, normatif, orijinal, kozmoz, tipoloji, nisbi, münderecat, muhit, tahrirat ve daha niceleri kitaba serpilmiş. Sayar hoca belki de doğu-batı sentezine kelimeler düzleminde bir örnek olsun diye kitabını bu şekilde kaleme aldı. Bilmiyorum. Sebep ne olursa olsun, bu kitabı çok geniş bir kesime ulaşılmaz hale getiriyor.
Sayar hoca kitabını belkide hocası Sabri Ülgener'in de dahil olduğu oldukça dar elit bir çevreye hitap etmek için yazdı. Yine de anlayabildiğim kadarıyla Sayar Hoca'nın Osmanı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması Türk sosyal bilimlerinin yüz aklarından birisi olan bir çalışma olduğunu iddia edebilirim. Son olarak, bu çok değerli çalışmanın layıkıyla tahlilini yapmanın da beni aştığını da itiraf edeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder