Modern devlet ve iktidar ilişkilerinin tabiatına ilişkin çözümlemeleriyle Michel Foucault çığır açıcı bir isimdir. Modern devletin izlerini delilik gibi, hapishane veya cezalandırma sistemleri ve cinsellik gibi tarihe marjinal kalmış konularda dahiyane bir şekilde sürebilmiştir. Ondan önce modern devlet iktidarını ordusu, maliyesi, polisi, ve idare teşkilatıyla hakim olduğu topraklara yayan kurumsal bir yapı gibi gözüküyordu. Halbuki Foucault modern devletin bu kurumsal yapılar haricinde daha gizli daha göze çarpmayan yollarla da gücünü yaydığını göstermiştir.
Modern devletin ve kurduğu iktidar ilişkilerinin çözümlenmesi bugün oldukça heyecan verici bir yazın konusudur. Bu yazın modern devletin hangi araçlarla iktidarını yaydığı ve pekiştirdiği konusu üzerinde genişlemeye devam ederken, iktidar ilişkilerinin diğer tarafındaki, yani iktidarın üzerinde kurulduğu kişi veya gruplardaki, dönüşümlere de göz atması doğaldı. Sonuçta modern devletin kurulması ve iktidarını pekiştirmesi kurumsal düzeyde bile çatışmalı bir süreç iken, daha derin ve daha gizli düzeylerde çatışmasız olması beklenemezdi. Çatışmasız olduğu durumlarda bile bir dönüşüm sözkonusu ise bu dönüşümün tabiatı ve yönü mutlaka bir gün yazına konu olacaktı.
Ayhan Yalçınkaya Pas'ında bu açılımı Türkiye örneğinde yapıyor. Modern Türkiye devleti kendisini etnik düzlemde Türk olarak kurgularken, mezhepsel düzlemde ise Sünni olarak kurguladı. Camilerde öğretilen ve pratiğe dökülen İslami anlayış Sünni Hanefi İslam anlayışıdır. Doğal olarak bu toprakları Sünni Türk nufüsü ile paylaşan Kürt ve Aleviler bu kurgulamadan birinci derecede etkilenen kesimler oldu. Ayhan Yalçınkaya Modern Türkiye devletinin bu tercihini veri olarak alıp, bu kurgulamadan etkilenen gruplardan Alevilere dikkati çekiyor.
Kitap giriş ve sonuç bölümlerinin haricinde dört bölümden oluşuyor. Giriş bölümü kavramsal ve kuramsal tartışmalara ayrılıyor. Michel Foucault ile Giorgio Agamben bu bölümde buluşarak Yalçınkaya için çözümleme aracı haline geliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Yalçınkaya'nın bu buluşturması oldukça etkileyici olmuş. Fakat takip eden bölümlerin anlaşılması için o kadar da önemli değil. İlk bölümdeki soyut tartışmalar okuyucuyu kitaptan uzaklaştırmamalı zira takip eden bölümler bu bölüm olmadan da anlaşılabilir.
Takip eden dört bölümde temel olarak iki ana konu işleniyor. Birinci konu, Alevilik olgusunun modern iktidar tarafından nasıl kurgulandığı? Modern iktidarın bakış açısının bu noktada Sünni İslam olduğunu yukarıda not etmiştim. İkinci ana konu, bu kurgulamaya karşı olarak Alevilerin verdiği tepkiler. Kitabın bence en ilginc bölümü de bu ikinci konu etrafında dönen tartışmaların olduğu bölüm. Ayhan Yalçınkaya bu bölümde sadece betimleme düzeyinde kalmıyor. Bence çok önemli bir iş çıkartıp Aleviliğin üç temel özelliğinin bu süreçte nasıl kaybolduğunu gösteriyor. Bu ise modern iktidar ilişkilerinin karşı tarafı nasıl dönüştürdüğünü göstermesi açısından önemli bir katkı.
Ayhan Yalçınkaya bir akademisyen. Dolayısıyla kitabını da akademik kurallara sadık kalarak yazmış. Son derece soyutlanmaya müsait bir konuyu ele almasına rağmen, yinede kitabı anlaşılmaz ve ulaşılmaz değil. Yalçınkaya'nın yazı üslübü okuyucunun işini kolaylaştırıyor. Yazarın türkçeye hakimiyeti soyut ve zor konuları oldukça basitleştirip aktarabilmesine olanak vermiş. Bunda bence en önemli etken yazarın Türkçeye sadık kalması. Kitabın çoğunluğunda gereksiz yere öztürkçe ve Türkçe-dışı kelimeler kullanmamış. Senkretizm, gnostisizm ve heteredoks gibi kelimeler kitabın bütünü içinde istisnalar olarak göze çarpıyor.
Oldukça seviyeli, olabildiğince objektif, ilginç bir konu ve yeri geldiğince soyutlaşan bir tartışmayı güzel bir Türkçe ile okumak isteyenler Ayhan Yalçınkaya'nın 'Pas'ını mutlaka okumalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder