Osmanlı’nın, İlber Ortaylı hoca’nın tabiriyle, en uzun yüzyılı, 19. Yüzyıl, belki de en karmaşık yüzyılıdır. 19. Yüzyıl Osmanlı tarihi ve modernleşmesi, hiç durmak bilmeyen depremlerle sarsılan bir zeminde dengesini kaybetmeden yürümeye çalışan bir adamı hayalini canlandırır bende. Sadece depremler değildir adamın dikkat etmesi gereken: ilk önce Rusya ve Avusturya ve daha sonra İngiltere, Fransa ve İtalya bu adama acımasızca saldıran kurtlar olarak belirir hayalimde... depremler arasında ayakta kalma, kurtlara yem olmama.. yetmezmiş gibi, bu adam bir de onu içten içe çürüten, zayıflatan onlarca etnik-dini grubun oluşturduğu yaralarla başetmeye çalışmaktadır. İşi metafora dökmek kolay... ama bütün bu süreci, alt süreçlerinin birbiri ile ilişkilerini de ortaya koyacak şekilde kavramak bile başlı başına çok zor bir iş... kavradıktan sonra, bu sürecin kısa bir tarihini yazmak ise bir sonraki aşama ve herkesin altından kalkamayacağı bir yük kanımca.
Şimdiye kadar bu zor işi tereyağından kıl çeker gibi yapabilen en iyi isim, kuşkusuz İlber Ortaylı hoca... Halen daha öyle. İlber Hoca’nın İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı akıcılığı, büyük dönüşümleri unutmadan detaya da dikkati, tarihsel anekdotların zenginliği ve büyük anlatının içerisine ustalıkla yerleştirilmesi, küçük boyutuna rağmen kapsayıcılığı ile tartışmasız en iyi eser bu kulvarda... Bu kriterler açısından değerlendirildiğinde, Şükrü Hanioğlu’nun A Brief History of the Late Ottoman Empire’ı (Son Dönem Osmanlı İmpartorluğu’nun Kısa Bir Tarihi) bence en iyi ikinci kitap...
Yine de 19. Yüzyıl Osmanlı tarihine giriş kitabı olarak Hanioğlu hoca’nın kitabını daha hararetle tavsiye ederim. Bunun en önemli sebebi, -tamamen kişisel bir gözlem olabilir bu,- Ortaylı hoca’nın kitabını okuduktan sonra, 19. Yüzyıl Osmanlı tarihi kafanızda daha da karmakarışık hale gelebilir. Hanioğlu hoca bence çok daha net bir kurgu ile anlatmış 19. yüzyılı. İlk önce 19. Yüzyıl başında Osmanlı’nın siyasi, ekonomik, idari, toplumsal ve kültürel bir resmi çekilmiş. Şimdiye kadar okuduğum en net resim bu diyebilirim. Daha sonra kronolojik bir sıra takip edilerek 19. Yüzyıl anlatılmış: Tanzimat öncesi reformlar, Tanzimat, Abdül Hamit ve İttihat ve Terakki Dönemleri... Bu dönemleme aslında klasik bir dönemleme... Fakat Hanioğlu hoca bu klasik dönemlemeye bir içerik kazandırıyor: her bir dönem aslında karar vericilerin adresine de tekabül ediyor: ilk önce saray, daha sonra bürokrasi, daha sonra tekrar saray, ve en son dönemde bir parti karar vericilerin adresi. Her dönem için, o dönemde uygulanan reformlar o dönemin en önemli olayları ve Ortaylı hoca’dan daha çok vurgulu bir şekilde, o dönemin kültürel ve düşünsel çerçevesi içerisine yerleştiriliyor. Böylece reformların aldığı yönü daha iyi anlamak mümkün oluyor.
Hanioğlu hoca’nın kendi uzmanlık alanı da aslında Osmanlı son dönem düşünce tarihi... bu avantajını kitabın bütününde, mesela Ortaylı Hoca’nın kitabına göre, gözlemlemek mümkünse de, yine de daha iyisi yapılabilirdi diye düşünüyorum. Hanioğlu hoca’nın Zaman gazetesinde yayınlanan yorumlarının derlemesi olan kitabı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih’teki düşünce tarihimizi analizinde sergilediği detay ve derinliği bu kitapta göremedim.
Kitabın önemli eksiklikleri de var. Söz konusu dönemin sekülerleşme hikayesi mesela. bu hikaye hemen hemen veri olarak alınmış kitapta... Reformlar ve onların sekülerleştirici etkisi konusunda Hanioğlu hoca bize yeni bir ufuk sunmuyor. Reformlar sekülerleştirici... Bu kadar... Ama neden? Nasıl? Sadece buna inanmamız bekleniyor.
Başka önemli bir eksiklik... Hanioğlu hoca’nın Atatürk devrimleri konusundaki yaklaşımı hemen hemen klasik... Türkiye, Osmanlı’dan ikili bir yapı devraldı. Bunun sebebi reformcuların kafa karışıklıkları, pragmatizmleri, vs. vs. idi. Kafası karışık, pragmatist olmayan Atatürk geldi ve Osmanlı reformlarının çelişkili ikirciliğini çözdü. Hanioğlu bunu böyle demiyor ama sonuçları bunu çağrıştıyor. Atatürk insanüstü bir varlık değilse, bütün bir neslini etkileyen pragmatizm neden onu etkilememiş olsun.
Sonuç olarak, Hanioğlu’nun kitabı sadece bir giriş kitabı olarak okunmalı... Osmanlı’nın bu son derece karışık dönemini oldukça netleştiren, ve reformların aldığı şekli anlamıza yardımcı olan önemli bir kitap....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder