17 Şubat 2011 Perşembe

Soner Yalçın, Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Doğan Kitap, 2004

Lenin, Hitler, Mussolini, Rıza Şah Pehlevi, Emanullah gibi çağdaşlarından, Cemal AbdülNasır, Habib Burgiba, Muhammed Rıza Pehlevi, Henri Boumedienne'e kadar bir çok tarihi şahsiyetten Mustafa Kemal Atatürk'ü ayıran en önemli özellik belki kurduğu rejiminin hala büyük bir kırılma yaşamadan devam etmesidir. Ufukta bu rejimin bitmesini beklemek için ise bir sebep de gözükmüyor.

Kemalist rejime getirilmiş tepeden inmeci, halkla kopuk iddiaları ise son 10 yıllardaki gelişmelerle geçerliliğini yitirmiş olsa gerek. Bu başarı gerçekten harikuladedir. Bu başarının sebebini Atatürk'ün dehasında aramak kadar, kurduğu rejimin elitlerinin rejimi savunmasındaki başarıda da aramak gerekir. Bu ise bizi çok önemli bir soruya götürmektedir: Türk siyasi ve ekonomik elitinin iç yapısı nasıldır? Nasıldır ki, en birincil olarak nimetlendiği bir rejimin devamını başarıyla sağlayabilmiştir.

Soner Yalçın karşımıza çok ilginç İzmirli bir aile ile çıkıyor. Osmanlı'dan Cumhuriyet Türkiye'sine kalan topraklar içerisinde Batı ile bağlantısı en güçlü şehir kuşkusuz İzmir'di. Batı ile artan ticari ilişkiler neticesinde İzmir komprador sınıfın en önemli merkezi konumundaydı. Öyle bir aile düşünün ki İzmir'in en önemli ailelerinden birisi, ama şaşırtıcı olarak, ne levanten, ne rum ne de ermeni kökenli bu aile... Batının yerel kolları, dolayısıyla toplumun zenginleşen kesimleri, genellikle bu gruplardan geliyordu. Bu aile fertlerinin isimlerinden Türk kökenli oldukları anlaşılıyor.

Aileye dair daha magazinsel bilgilerde var. Ailenin o zamanki reisi İzmir'in ilk belediye başkanı. Türkiye'de profesyonel jokeyciliğin başlamasından tutun, futbol klübü kuruculuğuna kadar bir çok ilkte parmaklar bu aileden. İttihatçıların Enver ve Talat Paşalardan sonraki en güçlü isimlerinden Cavit Bey bu ailenin damadı oluyor. Adnan Menderes'in de bu aile ile akrabalık ilişkisi var... Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu'da öyle... Türkiye güzellerinden birisi bu aileye gelin gidiyor. Ve, soyisminde 'zade' ekini taşıması izni bir tek bu aileye veriliyor: 'Evliyazade.'

İlk önce böyle bir ailenin nasıl bu konuma geldiğinin ve aynı konumda nasıl kaldığının hikayesi çok önemli... Bu hikaye önemli sorulara cevap vermemize yardımcı olabilir. Türk elit sınıfına nasıl giriliyor? Orada nasıl kalınır? Elitler dünyasında ne gibi fırsatlar açılır? Ne gibi handikaplarla karşılaşılır? Elitler arası ilişkiler hangi kanallarla kurulur? Soner Yalçın'ın kitabında sunduğu bilgiler kısaca Türkiye'de siyasi, ekonomik ve toplumsal elitin iç yapısına dair önemli ipuçları veriyor . Türkiye örneğinden yola çıkarak siyasi ve ekonomik elitinin iç yapısının çözümlenmesi, siyaset bilimi ve sosyoloji'de çok önemli sorulara ışık tutabilecek ve yeni kuramsal açılımlar getirebilecek nitelikte konulardır. Ve bu konuların cevabı Evliyazadelerin veya benzerlerinin son iki yüzlük tarihinde bulunabilir.

Hakkını teslim edelim: Soner Yalçın'ın böyle bir ailenin varlığını ortaya çıkarması ve bağlantılarını gözler önüne sürmesi cidden çok büyük bir araştırmacılık örneği... Kitapta o kadar çok detay bilgi var ki, Soner Yalçın bilgisinin genişliği ile kendine hayran bırakıyor. Öte yandan bu genişlikle ters orantılı kuramsal sığlık insanı çok derin bir hayal kırıklığına uğratıyor. Bu kadar önemli ve geniş çaplı bilgilerle daha önemli tarihsel ve kuramsal sorulara cevaplar aranılamaz mıydı? Son zamana kadar oldukça marjinal bir kesimin ilgi alanında kalmış kimlerin sabataycı olduğu tartışmasına bu aile ile girilmesi tek kelime ile yazık olmuş.

Kitabın kuramsal marjinalliğine metod düzeyindeki problemlerini de eklemek gerek. Soner Yalçın Evliyazade ailesinin sabatayist olduğu iddiasına ulaşmak için oldukça sorunlu bir kaç varsayım ve bir iki kurama dayanıyor. Bu kuram ve varsayımlardan bazıları apaçık belirtilmemiş tabi ki. Örneğin, neden bülbülderesi mezarlığı tartışılmış. Belirleyebildiğim kadarıyla Soner Yalçın'a göre herhangi bir ailenin sabataycılığını gösteren temel olarak üç veya dört delil vardır. Bir aile bu delillere ne kadar çok uyuyorsa o kadar çok sabataycı oluyor.

Bu varsayımlar dışında Evliyazade için çok daha önemli başka bir varsayımı Soner Yalçın hizmete sokuyor. Ve bu varsayım kitabın ana dinamiğini oluşturuyor. Sabataycı aileler sadece birbirleriyle evlidir. Evliyazade'lerin sabataycı olduğuna dair en önemli delil sabataycı olarak bilinen ailelerle yaptıkları evlilikler.

Bu mantık silsilesi açıkça ifade edilmemiş gizli kuramlara dayanıyor. En problemli iki gizli kuramı hissetmek mümkün. Birincisi, dini veya mezhepsel kimliklerin zaman ve mekanla mukayyed olmayan değişmeyen bir özü vardır. Bu kurama göre 17. yüzyıldaki sabataycı ile 20. yüzyıldaki sabataycının kimlik kurgularında aynı kalan, değişmeyen bir öz vardır.

İkinci gizli kuram ise bireylerin sahip oldukları dini veya mezhepsel kimlikler o bireyin davranışlarınını tamamen kontrol ettiğidir. Buna göre herhangi bir sabataycının davranışını sabataycı kimliği belirler. Mesela bir sabataycı sabataycı olmayan birine aşık olup evlenmez. Soner Yalçın bu gizli iddiasına destek olarak Evliyazade ailesinden aile trajedilerini kitaba serpiştirmeyi unutmaz. Veya, sabataycı birisi siyasi veya ekonomik olarak faydacı bir evlilik yapmaz. Sabataycı dinsel kimlik o kadar güçlüdür ki, aynı dönemde bütün dünyada dinsel kimlikleri zayıflatan modernleşme-sekülerleşme cereyanlarından etkilenmemiştir. Mesih'in bülbüllerin öttüğü bir yerde dünyaya ikinci kez ineceğine inanıp Bülbülderesi'ne gömülmeyi yoksa kimse ister? Tabi ki şu an bülbülderesinde hiçbir bülbülün kalmamış olmasının bir önemi yoktur. Eğer bu iddialar cidden doğruysa ortada çok ilginç bir olgunun olduğunu itiraf etmeliyiz.

Soner Yalçın'ın Türkçesi oldukça sürükleyici. Konuşur gibi yazması kitabı akıcı kılıyor. Türkçe kelimelere sadakatini ise takdir etmek gerekir. Üslübunda ki problem daha çok bölüm içi organizasyonla alakalı. Soner Yalçın daldan dala atlayarak konusunu kurguluyor. Gereksiz sayılabilecek bilgiler okuyucuyu ezmek için veriliyor sanki. Haddini bil karşında konuşan Soner Yalçın der gibi. Dolayısıyla bu kitaba başladığınızda ben birşey bilmiyorum deyip cehaletinizi baştan kabul etmekte fayda var. Bütün kitabın organizasyonu görece olarak daha iyi. Ailenin hikayesi tarihsel oluş sıralarına göre düzenlenmesi bunda etkili olmuş.

İçinde barındırdığı benzersiz bilgiler ile Efendi 1'i sahasında tek... Türk tarihinin tekrar yazılmasında mutlaka müracaat edilmesi gereken bir kitap. İddia edilen bilgilerin kaynaklarına dair bilginin olmaması ise en önemli sorunu. Herşeye rağmen Türk elit aileleri aralarındaki karmaşık ilişkiler ağında oldukça eğlenceli bir yolculuk için 'Efendi 1' okunmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder