1970'ler dünya çapında yeniden dine dönüş olgusuna şahit oldu. Bu olgunun en çarpıcı örnekleri ise kuşkusuz Orta Doğu'da gözlemlendi. Daha fazla insanın camiye gitmesi, dini cemaatlerin güç ve kamusal görünürlüklerini artırmaları, kadınların daha kapalı ve belli bir tipte giyinmeleri, İslami içerikli yayınların artması, dini cemaatlerin desteklediği şirketlerin boy göstermeleri bu olgunun sadece bir kaç yönü...
Yeniden dine dönüş olgusunun belki de akademik dünyayı sarsan en önemli yönü siyasi amaç güden dini hareketlerin ortaya çıkışı idi. İslam dünyasında bu hareketler Siyasi İslam olarak adlandırılageldi. Aslına bakılırsa İslam dünyasında yeniden dine dönüş üzerine yapılan çalışmaların ezici oranda çoğunluğu Siyasi İslam'ı anlamaya yöneliktir.
Şaşırtıcı olan ise hemen hemen her araştırmacının Siyasi İslamcı hareketlerin mevcut Müslümanların çok küçük bir oranının desteğini çekebildiğini bilmeleri ve bunu kabul etmeleridir. Mesela, üzerinde en çok yazılan gruplardan Mısırlı Al-Takfir ve Al-Hicrah'nın toplam üye sayısı 500'ü bile bulmaz. Müslüman Kardeşler gibi daha büyük kesimlere hitap etmiş İslami hareketlerinde siyasi yönü dikkate verilmiş, sosyal-ekonomik faaliyetleri genellikle ikinci sıraya atılmıştır.
Arap Dünyasında Din ve Siyaset isimli kitabında Nazih Ayubi Siyasi İslam'ı ele alıyor. Yani kitabın başlığı konuyu tam aksettirmiyor. Yine de Ayubi Siyasi İslam üzerine yazılmış diğer bütün kitapların üstüne çıkıyor bu kitabında. İki yönden bunu yapıyor. Birincisi, oldukça geniş sayılabilecek bir coğrafyada siyasi islam'ın izlerini sürmeye çalışıyor. Mısır, Suriye, Ürdün, Sudan, Suudi Arabistan ve İran'da ortaya çıkan siyasi islamcı hareketler kitapta etraflıca tartışılıyor.
İkincisi ise, siyasi islamı tasvir amacının ötesine geçip açıklamaya da gayret ediyor. Ayubi açıklama noktasında modernist yaklaşımın ötesine geçmiyor aslında. Ayubi'ye göre siyasi islam 1970'lerde artık başarısızlığa uğradığı kesinleşen seküler ideolojilere bir tepki olarak doğmuş ve modernleşme sancılarını yaşayan kesimlerin desteği ile büyümüştür.
Kitap siyasi islam'ın da bir eleştirisi niteliğinde aslında... Bu eleştiriler aslında başlı başına bir kitap konusu olabilecek eleştirilerdi... Ayubi eleştirilerini derinliğine tartıştığı ise maalesef iddia edilemez. Ayubi'nin önemli eleştirisi, İslam'ın siyasete ilişkin emir ve yasaklarının bütün içinde çok küçük bir yekunu oluşturması. Ayubi'ye göre İslam'ın herhangi bir devlet ve yönetim tercihi yok, dolayısıyla siyasi islamcıların İslamı devlet idealleri temelsiz bir ideal.
Ayubi'nin yine derinlemesine ele almadığı diğer bir eleştirisi siyasal islamcıların İslam anlayışlarının modernliği... Gariptir ki, siyasal islamcıların İslam anlayışını etkileyenler arasında oryantalistlerin İslam anlayışı da var. Keşke bu iddia daha derinlemesine ve detayıyla gösterilebilseydi.
Üçüncü önemli eleştiri ise, siyasal islamın temel önermelerinin belirli bir tarihsel koşulun ürünü olduğu... Bu eleştiri siyasal islam'ın önemli teorisyenleri tartışılırken daha net görülebiliyor.
Ayubi kitabına İslami devlet kuram ve pratiğine tarihsel bir bakış atarak başlıyor. Aslında iddiası oldukça sıradan... İslami devlet yok. Sadece İslamı kendi yönetimlerini yasallaştırmak için kullananlar var. Ulema'nın geleneksel islami anlayışı bu kullananların hizmetinde iken şekillendiriyor. Bu bölüm siyasi islam'a yöneltilen eleştirilerin arkaplanını da oluşturuyor.
İkinci bölümde Ayubi siyasi islamın önemli bir özelliğini masaya yatırıyor. Kadının konumu, cinsiyet ve aile siyasetleri... Siyasi islam'ın kadınları baskı altında tutmalarının ve kapalı kapılar arkasında saklamalarının sebebi tatmin edilemeyen erkeklik duygularının tatmini...
Kadına baskı kurunca siyasal islamcı erkekler erkekliğini hissediyor ve kendini tatmin etmiş oluyor. Bölümün daha ilginç tartışması bence Arap dünyasındaki cinsellik problemi... Evlenme yaşının gittikçe ilerlemesi ile ortaya çıkan problemlerle siyasi islam ilişkilendiriliyor.
Üçüncü bölümde Ayubi İslamcıları ilgilendiren farklı tartışmaları ele alıyor. İslam ve laikleşme ilişkisi, İslamcılarda tutuculuk olgusu ve yeniliğe açık olma sorunu, islam'ın siyaset içindeki rolleri bu bölümde tartışılıyor.
Dördüncü ve beşinci bölümde Mısır, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Sudan, ve Tunus'ta siyasi islam'ın temsilcileri tartışılıyor. Bu ülkeler örneğinden yola çıkılarak siyasi islam'ın ortaya çıkma sebepleri de Ayubi'nin ilgi alanına giriyor.
Altıncı bölüm, siyasi islam'ın entellektüel kaynaklarını tartışıyor. Hariciler, Ibn Teymiyye, Mevdudi, Hasan El Benna, Seyyid Kutup ve Humeyni'nın siyasi islamcı düşünceyi nasıl etkiledikleri hayat hikayeleri eşliğinde bu bölümde inceleniyor. Konuya yabancı olanlar için bu bölüm ideal bir giriş yazısı niteliğinde.
Yedinci bölümde siyasi islamcı hareketlere katılanların sosyo-ekonomik temelleri siyasi islamın ortaya çıkışının sebepleri bağlamında ele alınıyor. Sekizinci bölüm İslami bankalar, şirketler ve toplumsal hizmetlerin tartışılmasına ayrılmış. İslami banka ve şirketlerin işleyişi ve dini hareketlerin sunduğu toplumsal hizmetler bu bölümde detaylandırılıyor. Aslında bu tartışma da bir önceki bölümü destekler nitelikte... Dokuzuncu bölüm ise siyasi islam'a muhafazakar çevrelerden yöneltilen eleştirileri tartışıyor. Son bölüm ise genel bir değerlendirme niteliğinde.
Kitabın aslı ingilizce. Çevirisi oldukça akıcı... Rahatsız edici cümle düşüklüklerine rastlamadım. Oldukça başarılı bir çeviri olmuş. Kelime seçiminde de, bir iki rahatsız edici örnek dışında, dikkatli davranılmış. Kitap sonunda bazı teknik arapça terimler için sözlük hazırlanması güzel bir düşünce. Kitabın en önemli eksikliği ise isim ve terimler için dizin hazırlanmamış olması.
Kitabın konusu siyasal islam... Ayubi bu kadar büyük bir konuyu olabildiğince geniş bir açıdan kavramaya çalışmış. Konuya ilgi duyanlar için Arap Dünyasında Din ve Siyaset güzel bir başlangıç kitabı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder