17 Şubat 2011 Perşembe

Nilüfer Göle, İslamın Yeni Kamusal Yüzleri, İstanbul: Metis, 2000

Türkiye'de son 40 yıla damgasını vuran değişim kuşkusuz İslami cemaatlerin güçlenmesi ve İslami hayat tarzının gittikçe kamusal alanda boy göstermesi... Bu aslında sadece Türkiye'ye özgü bir değişim değil... Hemen hemen dünyanın bütün bölgelerinde, Avrupa dahil, etkisini hissettirmiş bir değişim.

Bu yeniden dine dönüş 19. yüzyıldan beri entellektüeller ve akademisyenler arasında hakim bir inanışı da derinden sarstı. Din hiç öyle beklenildiği gibi modernleşme ile tarihe karışmıyordu. Hem Türkiye'de hem de dünya da ilk akademik tepki bunun geçici bir canlanma olduğu idi. Dine yeniden dönüş modernleşme sancılarına bir tepkiydi o kadar...

Bu açıklama dini canlanmanın aktörlerinin büyük kısmının şehirli ve oldukça eğitimli olmalarının ortaya çıkması karşısında ikna ediciliğini yitirdi aslında... Fakat akademik inanç güçlüydü: modernleşmenin tek bir şekli vardı ve bu şekilde de dinin modern hayatta yeri yoktu.

Akademik dünyada aykırı sesler de çıktı. Nilüfer Göle işte bu aykırı seslerden biri... Dini yeniden canlanma gerçeğine yeni bir bakış attı Nilüfer Göle... Bu bakışını en açık, ve oldukça güçlü bir iddia ile, Modern Mahrem'inde ortaya koydu. Nilüfer Göle şu ihtimali seslendirdi...
Belki de dine yeniden dönüş modernliğin bir parçasıdır. Daha önce laik modernleştirici elitler tarafından kamusal alandan atılan kesimlerin kamusal alana girmelerinin bir yoludur. Diğer bir deyişle Nilüfer Göle islami yaşam tarzında modern unsurlar gördü ve bu unsurları islami yaşamın kadın taşıyıcılarında örneklendirdi daha çok. Tüketim kalıplarına, kamusal alana çıkma arzularına, gelecek kaygılarına, ve arzuladıkları yaşam tarzlarına dikkatlerimizi çekti.

Bu yeni bakışıyla Nilüfer Göle modernleşmenin en önemli varsayımlarından birini de sarstı. Belki de modernleşmenin bir tek şekli yoktu. Belki de alternatif modernlikler söz konusuydu.
İslamın Yeni Kamusal Yüzleri Modern Mahrem'in bir devamı olarak okunabilir. Bir atölye çalışması. Nilüfer Göle'nin giriş yazısı ve daha önce yayınlanmış bir makalesi ile Nilüfer Göle'nin Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrencilerinin makalelerinden oluşuyor.

Derleme bir kitap olmasına rağmen konu ve yaklaşım bütünlüğünü daha önce görmediğim bir oranda koruyabilmiş. Bu anlaşılabilir aslında. Nilüfer Göle'nin öğrencileri hocalarının yaklaşımı ile Türkiye'de islami yaşamın farklı yüzlerine bakıyorlar. Diğer bir deyişle her birisi küçük birer Nilüfer Göle. Diğer bir deyişle, Nilüfer Göle'nin Modern Mahrem'deki yaklaşımını daha farklı örneklerle zenginleştiriyor bu çalışma. O açıdan bence önemli bir kazanım.

Göle'nin Giriş yazısı kitabın güzel bir özeti. Daha önce yayınlanmış makalesi ise, Göle'nin Modern Mahrem'deki yaklaşımını ortaya koyuyor ve oradaki bulguları özetliyor. Bu makale daha sonraki bölümlerde öğrencilerin temel yaklaşımını anlayabilmek için de önemli. Modern Mahrem'i okuyanlar içinse güzel bir hatırlatma.

Takip eden 8 bölümde Türkiye'de İslami hayatın farklı yüzleri ele alınıyor. Kenan Çayır Gökkuşağı Kadın Platformu üzerinden İslami hayatın kadın taşıyıcılarının sivil toplum örgütü içerisinden resimlerini çekiyor.

Defne Suman Fadime Şahin olayından yola çıkarak çok önemli bir konuyu imam nikahını gündeme getiriyor yazısında. Fadime Şahin'in Türk toplumu için oldukça mahrem sayılabilecek bir konuda televizyonlara çıkıp alanen konuşabilmesini Müslüman kadın öznesinin çıkışı olarak yorumluyor Suman.

Umut Sazak'ta islami çevrelerdeki önemli bir çelişkiye parmak basıyor: İslami radyolar ve kadın spikerleri. Kadın sesinin mahremiyetinin delinmesinin çağrışımlarını tartışıyor Sazak. Bu çelişki bizlere yeniden İslama dönüşün taşıyıcılarının yepyeni bir İslami anlayışın da taşıyıcıları olduğunu gösteriyor.

Buket Tüzmen liseli gençliğin Atatürk rozeti ve türban algısı üzerinden liberal bireyin gelişimini izliyor. Uğur Kömeçoğlu Fethullah Gülen hareketinin farklı farklı bireyleri belli bir cemaat kimliği potasında erittiğini ve bu bireyleri eğitim, ticaret ve medya alanlarına kaydırarak kamusal alana İslami bir mahiyet aktarmasını ele alıyor. Yazıda ayrıca Gülen Hareketinin oldukça başarılı bulduğum bir analiz de yapılmış. Fakat hareketin Nurculukla fikirsel ilişkisi, Gülen'in kimlik analizi ve İslam anlayışının ortaya konması kitabın ana ekseninin dışına çıkılarak yapılmış. Keşke Kömeçoğlu'nun Gülen analizinin daha da derinleştirilip bir kitap haline getirilse...

Esra Özcan Yaşar Nuri Öztürk'ü ele alıyor yazısında... Yaşar Nuri Öztürk'ün Türkiye'ye özgü bir yüz değil kuşkusuz. Orta Doğu'da da seküler rejimlere bu kadar kayıtsız şartsız ideolojik dini destek veren din adamları var. Özcan Öztürk üzerinden işte bu din adamları grubunu analiz edebilirdi. Ancak kitabın eksenine bağlı kalma gayretiyle çok zorlama bir çalışma olmuş. Yazarın kaygısı, Öztürk örneğinde öznenin ortaya çıkışını izleyebilirmiyiz?

Mücahit Bilici çok önemli bir konuyu, Caprice Otel örneğinden yola çıkarak İslami tüketim olgusunu inceliyor yazısında. Bilici'ye göre Caprice Otel muhafazakar kesimlerde üst sınıfın billurlaşmasına hizmet ediyor ve alternatif bir kamusal alan yaratıyor. İslam ve kapitalizm ilişkisine dair daha derinlemesine bir incelemeyi mümkün kılan bu konu halen daha tüketilmemiş bir konudur. Bilici'nin doktora çalışmasında bu konuya devam etmediğini sanıyorum. Devam etseydi modernleşme, kapitalizm ve din anlayışımıza önemli bir katkısı olacaktı mutlaka.

Son yazı Oğuz Erdur'a ait. Erdur muhafazakar kesimlerin çevrecilik anlayışını irdeliyor yazısında. Erdur'a göre çevrecilik üzerine yapılan muhafazkar yorumlar Batı'nın eleştirisinin ötesine geçemiyor.

İslamın Yeni Kamusal Yüzleri Nilüfer Göle'nin yeniden dine dönüş olgusuna bakış açısını daha da örneklendirmesi açısından önemli bir kitap. Kitabın en önemli eksikliği de burada ortaya çıkıyor. Hemen hemen her yazı aynı iddiayı örneklendiriyor. Bu yüzden her yazı aynı kuramsal iddiayı farklı ifadelerle de olsa tekrar ediyor. Bir iki yazıdan sonra kuramsal tartışmalar bu yüzden sıkıcı olabiliyor. Kitabın iki önemli eksiği var. Birincisi, kitapta gönderme yapılan kaynakların tamamını içeren bir kaynakça bölümünün olmaması. İkincisi, kitapta geçen özel isim ve teknik terimler için dizinin hazırlanmamış olması.

Yine de İslamın Yeni Kamusal Yüzleri Türkiye'de yeniden İslam'a dönüş olgusunu çalışacak sosyolog ve siyaset bilimcilerin mutlaka elinin altında bulundurması gereken bir kitap... Yaklaşımı ve örnekleriyle de şimdiye kadar aşılabildiğini söylemek çok zor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder