17 Şubat 2011 Perşembe

Murat Erdin, Bir İslamcı Mersedes'e Biner mi? Hemen Kitap Yayınları, 2008

İslamcı ideolojinin modern anlamda doğuşu İslam dünyasının Batıyla, Batı kurum, hayat pratikleri ve değer yargıları ile karşılaşmasıyla oldu.Bu karşılaşma beraberinde binlerce soruyu getirdi. Bu sorulardan belki de en önemlisi İslami tüketim ahlakı ve bunun tüketimi ana hedef gösteren kapitalist sistemle nasıl bağdaşacağı sorunsalıydı. Bu sorunsal hala çözüme kavuşmuş değil. Mesele sadece faizin haram olup olmadığı sorununa indirgenemez. Aslında kapitalist sistem karşıtı sosyalizm ve türevleri de kapitalist sistemin bu ahlaki zaafına işaret etmiştir. Bu ahlaki zaaf karşısında bir müslümanın duruşu ne olmalıdır? Apaçık teşvik edilen az tüketim ve çok tasarruf ile kapitalizmin sınırsız tüketim ahlakı nasıl bağdaştırılacaktır?

Bu sorunsalın herhangi bir platformda, dini veya seküler ahlak anlamında, tartışılmasını bu kitaptan bekleyenler büyük bir hayal kırıklığını uğrayacak. Zira Murat Erdin'in bir islamcının mersedes kullanmasını kayatın renklerinden biri olarak yorumlamasından öte kitabın başlıkla hiçbir alakası yok. Kitap siyasi ve kültürel manada liberalizmi iliklerine kadar içselleştirilmiş bir gazetecinin değişik güncel olaylara getirdiği yorumların derlemesi ile oluşuyor. Her bir yazıda Murat Erdin takdir edilesi bir istikrar gösteriyor. Bir kere olsun karşılaştığı bir olaya liberal duruşun dışında yaklaşmıyor. Her defasında özğürlükçü, farklılıklara saygılı olmasını biliyor. Bu ise entellektüelimizin derin felsefi krizler yaşadığı Tanzimat ve sonrası dönemde görülmeyecek kadar ender bir olgu.

Kitabın iç düzenlemesinin herhangi bir mantığı yok. Makaleler neden kitapta var olduğu haliyle sıralanmış herhangi bir fikrim yok. Halbuki yazar hayat felsefesine ilişkin güzel bir giriş yazısı yazabilirdi. Liberal felsefenin tarihine inmeden, oldukça basit ve akıcı bir dille yazacağı bu yazı önemli bir katkı olabilirdi. Bu yazı liberalizmi en sade, en insancıl yönüyle bize anlatabilirdi. Bu Erdin için zor bir şey de olmayacaktı. Zira yapması gereken basitçe kendisini anlatması. Daha sonraki yazılar değişik kategorilere ayrılıp bu hayat felsefesinin örnekleri olarak resmedilebilirdi.

Kitabın tenkit edilecebilecek önemli bir tarafı bazı yazıların bütünlüğünün bozuk olması. Yazar bazen tek bir yazı içinde bile konunun bütünselliğine sadık kalamıyorç Örneğin bir yazısında Yazar 28 Şubat sürecinde Türk medyasının nasıl askeriyenin sözcüsü gibi davrandığı ile başlıyor. Kendinden devlet-medya ilişkisine dair bir analiz ve eleştiri beklerken, o yazısını 'Allah aşkına şu türbana bir çare bulun' talebiyle bitiriyor.

Herşeye rağmen Murat Erdin bizlere bir solukta okunabilecek, keyifli bir kitap sunuyor. Ben kitabı üç saatte sonunda yüzümde tatlı bir tebessümle bitirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder