17 Şubat 2011 Perşembe

Mehmet Ali Birand, Emret Komutanım, Milliyet Yayınları, 1986

Osmanlı çağdaşlaşmasının temel dinamiğini askeri alanda yapılan değişimler oluşturmuştur. Anadolu'da meskun Türk nüfusunun % 90'ı okuryazar bile değildi ama, ordularımız İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya gibi zamanın süper güçlerinin bile belini kıran 4 yıllık Birinci Dünya Savaşı'nı sonuna kadar sürdürebilmişti.

Günümüzde dahi siyasilerin almış olduğu en kritik kararlarda gözlerin hemen askeri kanada çevrilmesi, 'acaba asker ne düşünür?' sesli düşünmelerinin halen daha sıklıkla yapılıyor olması, siyasetin ters gidişatını tekrar rayına sokacak gücün askeriye olarak görülmesi, genç subayların rahatsız olup olmamasının ülke içi dengelerde bir etken olması… Kısaca İsrail'le ilişkilerden tutun, üniversitelere türbanla girilip girilememesine kadar iç ve dış siyasete ilişkin oldukça farklı konularda halen daha Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli unsur olması bu 100 yıla yayılan bu değişimlerin doğal neticesidir.

Aynı dönem sadece Türk ordusunu Türkiye'de en önemli siyasi kurum haline getirmekle kalmadı. Aynı zamanda genlerine işletecek kadar da halkını da askeri bir ruh ile yoğurdu. Abartısız bir ifadeyle, son iki yüzyıl Türk iç ve dış siyaseti Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu merkezi rolü hesaba katılmadan anlaşılamaz.

Mehmet Ali Birand 'Emret Komutanım'da Türk siyasetinin bu çok önemli oyuncusunun insani tarafına bakıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 'subaylar' kadrosuna… Kitabı bitirdikten sonra bu konuda ne kadar az bildiğimi görerek şaşırdım. Birand'a göre bu aslında bütün bir Türk toplumunun eksikliğiydi.

"Dünyanın başka hiçbir uygar ülkesinde, bu kadar içiçe yaşanan, ancak az tanınan bir başka ordu yoktur. Günlük hayatımızı ve güvenliğimizi böylesine yakından etkileen bu insanların hangi kökenden geldikleri, nasıl yetiştikleri, hangi fikirlerle büyüdükleri, ne yiyip, ne içtikleri, nelere önem verdikleri, özetle 'Subayların Dünyası' çok az bilinir.'

Gerçekten de öyle. En azından Birand'ın bu ifadesinin beni dosdoğru tasvir ettiğini söyleyebilirim. Ve bunu bu kitabı okumadan göremiyorsunuz.

Birand subay kadrosunu tanıtmaya bu işin ilk basamağından başlıyor: yani, askeri liselerden. Subaylarımızın Türk Silahlı Kuvvetlerine giriş yaşı 14. Bir nevi Osmanlı'daki devşirme usulü. Takip eden yıllarda subay adayımız her yıl ailesini sadece 45 gün görebiliyor. Yani yılın geri kalan 320 gününde TSK'nın kendine biçtiği çelikten gömlek içinde… Disiplinli, çalışkan ve düzenli…

Birand askeri lise öğrencilerinin sosyo-ekonomik kökenlerinden, askerlik mesleğini seçme sebeplerine, ailelerin tutumundan, askeri liselerde yaşanan hayata ve eğitime kadar bir çok konuyu masaya yatırıyor. Askeri lisede eğitim programı anadolu liseleri ile hemen hemen aynı… Türkiye'nin çok çok üzerinde bir lise eğitiminin askeri liselerde verildiğini söylemek mümkün…
Subay adayımızı bir sonra ki aşamada harp okulları bekliyor. Harp okulları askeri liselerin devamı… Liseden sonra üniversiteye devam ediyor gibi.. Kitabın yazıldığı tarihte Harp Okullarına sivil okullardan da giriş mümkünmüş. Fakat kitabın verdiğe tarihe bakılırsa şu anda Harp Okullarının bütün öğrencileri Askeri liselerden geliyor.

Harp Okulunun askeri liselerden farkı askeri eğitimin daha da artması ve verilen eğitimin fikir boyutunda da yoğunlaşması… Askeri liselerde subay adayımızın daha çok ruhu şekilleniyor. Harp Okulunda fikir dünyası da şekilleniyor: Atatürk ilkelerini ve vatanı koruma görevi eksenli, siyasi partilerin ve politikacıların nasıl olmaları gerektiği…

Türk subayının siyasete müdahele etme dürtüsünün fikir temeli Harp Okullarında atılıyor. Bu yapılırken basit bir beyin yıkıma sürecinden geçildiği düşünülmemeli. Subay adayımıza bahsi geçen konular tarih eğitiminin bir parçası olarak veriliyor. Osmanlı'nın son yüzyılı, Kurtuluş Savaşı ve Yakın tarihimiz subay adayımıza en ince ayrıntılarına kadar öğretiliyor.

Harp Okulunu bitiren subayımız kışlaya atanarak yıllarca sürecek meslek hayatına başlıyor. Birand subayımızın kışladaki hayatını da detayıyla ele alıyor. Kışlaya ilk çıkışta yaşanan zorluklardan, Türk devletinin sunduğu imkanlara subayımızın yaşantısının görünmeyenleri gözlerimizin önüne seriliyor kitapta… Teftişlerle geçen meslek hayatı, terfi ve atama beklentileriyle sıkılan ve heyecanlanan subayımızın dünyasına konuk oluyoruz. Ordunun elitlerinin kimler olduğunu ve nasıl bulunup yetiştirildiğini de Birand'dan öğreniyoruz.
Albaylık TSK'da bazıları için son nokta… Sonrası subaylarımızın çok azına nasip olacak bir devlet… Birand kitabında generallerin renkli dünyasına, kudretli paşalarımızın hayatına pencere açıyor. Kitabı okurken o aşamaya geçen subayımızla birlikte heyecanlanırken, generallik sonrasında bekleyen emeklilikteki hayatının tasviriyle üzülüyoruz.

Kitapta Genel Kurmay Başkanlığının iç yapısı, Dış İşleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkileri de masaya yatırılıyor. Bu bölümde ordumuzun sadece toplumdan değil, devletin diğer kurumlarından da ne kadar uzak olduğu ortaya çıkıyor.
Kitapta daha fazlası da var… Assubayların dünyası, Batı'daki ordularla karşılaştırma, silahlanma ve modernizasyon siyasetimiz, ABD ve Alman askeri yardımları, Kara-Deniz ve Havacılar arasındaki farklar, yabancıların Türk ordusu hakkındaki değerlendirmeleri, Jandarma kuvvetleri ve ordunun devlet yapısındaki yerinin tarihsel değişimi…

Bundan sonrası yeni araştırmacılara düşüyor aslında. Herşeyden önce 'Emret Komutanım' 1986'da yayınlandı. Yani aradan 23 yıl geçti. Bu süreçte Türkiye çok değişti. Türk ordusunda da çok farklı boyutlarda değişim yaşanmamış olması imkansız. Genç araştırmacılar bu değişimleri ele alacak şekilde Birand'ın kitabını daha da genişletip güncelleştirebilir. Özellikle askeri modernizasyonda son 23 yılda katettiğimiz ilerleme Türkiye'de herkesi ilgilendiren bir konu.
Bu 500 küsür sayfalık eseriyle Mehmet Ali Birand Türk Silahlı Kuvvetlerinin aklınıza gelebilecek her yönüne değiniyor, TSK'yı bütün açılardan kavramaya çalışıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ile alakalı daha detaylı ve daha kapsamlı başka bir eser olmadığı düşünülürse 'Emret Komutanım'ın önemi daha iyi anlaşılabilir. Türk siyasetini anlamaya çalışan herkesin mutlaka okuması ve el altında bulundurması gereken bir kitap 'Emret Komutanım.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder