Avrupa'nın Yunan Medeniyeti ile başlayan ve günümüze kadar devam eden dönüşümünün hikayesi belki de insanlık tarihinin en karmaşık, en boyutlu, en kapsamlı ve en ... ve en ... hikayesi. Bu karmaşık hikaye sadece Avrupa'yı dönüştürmekle kalmadı, dünyanın geri kalanını da dönüştürdü ve tersi istikametteki bütün çabalara rağmen dönüşü olmayan bir mecraya da soktu. Bugün dünyanın geri kalanının hikayesini Batı'nın hikayesini anlamadan anlamak mümkün değil.
Bu bazen muhteşem, bazen trajik, bazen yüz kızartıcı hikayeyi anlamaya çalışmak bile başlı başına muazzam bir çaba... Bu açıdan bakıldığında Batı'yı Anlamak Etyen Mahçupyan'ın tartışmasız en iddialı kitabı... Mahçupyan'ın amacı Batı'nın dönüşümünü tarihsel bir kurguda, gelişmeleri sebep sonuç ilişkisi içinde birbirine bağlayarak sunmak değil. 288 sayfalık bir kitapta bunu başarmak zaten imkansız. Düşünün ki Eric Hobsbawm gibi bir isim bile sadece 19. yüzyılı 3 ciltte ancak anlatabilmiş.
Mahçupyan'in amacı Batı'nın son bin yıllık dönüşümünü/değişimini daha uzun zaman alan zihniyetlerdeki dönüşüm/değişimlerde takip etmek. Şimdiden not etmekte fayda var. Zihniyet dünyası ile tarihsel dönüşüm arasındaki ilişki net ortaya konmamış, etraflıca tartışılmamış kitapta... ama şu kadarını söylemek mümkün. aradaki ilişki herneyse, birbirini belirleme/şekillendirme ilişkisi değil... bu Mahçupyan'ın çok kaçındığı pozitivist bir çaba olurdu.
Mahçupyan'a göre zihniyetler üzerine düşünmek bize o zamanı yaşayan insanların dünyasına girmeyi ve onların davranışlarını, tercihlerini anlamamıza yardımcı olacak. Diğer bir deyişle Mahçupyan Batı modernitesinin hermeunetics'ini yapıyor. Bu yüzden olsa gerek hem bu kitabı, hem de Mahçupyan'ın Türkiye'yi Anlamak kitabını okurken kendimi Charles Taylor'ı okuyormuş gibi hissettim.
Mahçupyan dört ana zihniyet modelinden bahsediyor kitabında. Bu zihniyetleri birbirinden ayıran temek ölçüt 'bilgi'ye yaklaşımları... Ataerkil zihniyet bilginin kaynağını ilahi olanla ilişkilendirip bilgi üzerine tekel kurarken, otoriter zihniyet bunu başarılı tecrübelerle ilişkilendirerek yapar... Relativist zihniyet her bireye gerçeğin bir parçasını bilme yetisi verip, bilgi üzerindeki tekeli yıkarken, demokrat zihniyet bir adım daha öteye gider ve bilginin karşılıklı olarak kurulabileceğini salık verir.
Batı'nın son bin yıllık dönüşümünü bu zihniyet tiplerine göre şöyle özetler Mahçupyan. Modernite öncesi dönemde otoriyet zihniyeti siyasi otorite, ataerkil zihniyeti dini otorite temsil etmekteydi. Bu ikisinin arasındaki bitmek bilmeyen mücadele relativist zihniyetin yeşereceği alanlar açtı. Bu zihniyet kendini ulus-devlet çerçeveli liberal demokratik deneyimde temsil etti. Batı dünyasının zihniyetler dünyasındaki relativist zihniyetten demokrat zihniyete sıçraması ise sayısal üstünlüğe dayalı liberal demokratik modelin ötesine geçme çabası.. Yeni demokrat sistemde sayısal üstünlüğe sahip gruplar kadar azınlıklarında siyasete anlamlı bir şekilde katılmaları mümkün olacak.
Mahçupyan'ın bu kitabıyla kendisini emsali entellektüellerin çok ötesine taşıdığı bir gerçek.. Dedikoduculuğun akademik ve entellektüel çevrelerde bile yayıldığı bu dönemde Mahçupyan güneş gibi parlıyor doğrusu. Öte yandan şu haliyle kitabın Etyen Mahçupyan'ın ortaya koymaya çalıştığı nihai analize tam hakkını vererek yaptığını iddia etmek çok zor. Modern-öncesinden moderniteye geçiş hemen hemen din-devlet ilişkilerindeki değişime indirgenmiş. Benzer bir analizi Osmanlı-Türk tarihi üzerine yaptığı Türkiye'yi Anlamak kitabında da bu çok açık ortaya çıkıyor. Mahçupyan'ın din-devlet ilişkilerinin ötesinde düşündüğünü biliyorum. Ama bu her iki kitapta da düşüncesinin tüm boyutları ortaya çıkmıyor. O yüzden Mahçupyan'ın konu üzerine çalışmalarına devam etmesini ve daha da derinleştirmesini büyük bir arzuyla istiyorum. Düşünce hayatımızın buna ciddi ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Mahçupyan'ın zihniyetler analizi oldukça soyut bir analiz... Bu kadarcık bir özetle hakkını verdiğimi asla iddia edemem. Bu yorumun okuyucularına kitabı okumalarını şiddetle haddim olmayarak tavsiye ediyorum. Düşünce ufkunuzun genişleyeceğini ve sizi entellektüel olarak zorlayacağını söyleyebilirim.
orhan pamuk'un popüler "yeni hayat" kitabı, "bir kitap okudum, hayatım değişti" mottosuyla başlayıp bu çerçevede, bir arayışın, bir yolculuğun serüveniydi hatırladığım kadarıyla...gençlik yıllarımızda kitaplar bizlerde hep bu duyguyu tetiklemiştir; lakin, söz konusu olan "Batıyı anlamak" ve "Türkiye'yi anlamak" kitapları olunca bu duygunun heryaşta ortaya çıkabileceğinin delili olma özelliği de gösteriyorlar...
YanıtlaSilbanakalırsa, kitaplar tarihselin analizinden ziyade, tarihseli, bugünü ve yarını anlamlandırma biçimlerimizin temelleri olan "zihniyet" / paradigma analizi bakımından birer şaheser. bakılan ve görülenden ziyade, bakanı anlamayı işaret ediyor; gördüklerini anlamak için. yani, bakanın, gerçekliği hangi yönde ve boyutta çarpıttığı/çarpıtabildiği üzerinden "çarpıtılan" ı anlamaya çalışmak gibi...