15 Ocak 2011 Cumartesi

Etyen Mahçupyan, İçimizdeki Öteki, İletişim Yayınları, 2005

Sosyal bilimlerin söz konusu yazını bir bütün olarak modernleşmenin (siz onu batılılaşma olarak okuyun) hemen hemen her açıdan ilerleme olduğu konusunda hemfikirdir. Bu inanç/varsayım basit bir akademik/entellektüel uğraşının parçası olarak kalmadı, ayrıca bir yönetim aracı haline geldi veya zaten öyleydi. Kendi toplumlarını modernleştirdikleri/batılılaştırdıkları iddiası ile yöneten sınıflar bu ideolojik cephaneyle kendilerine tarihsel bir rol atfederken, aynı zamanda muhaliflerini gericilik ile suçlayabildiler. Modernleşmenin/batılılaşmanın günahları böylece hasır altı edildi/ normalleştirildi/unutturuldu.

Halbuki söz konusu süreç hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın, Batı da dahil olmak üzere, bir çok toplumsal ve bireysel acının da sebebi oldu. Gözyaşları döküldü, kanlar aktı... hayatlar telef edildi. Her ne kadar Türk modernleşmesi, mesela bir Rus veya Çin modernleşmesi ile karşılaştırıldığında, nispeten daha az acılı, daha az trajik olsa da, yine de haksızlıklardan, adaletsizliklerden, zülümlerden kendisini temiz kılamadı.

Etyen Mahçupyan'ın İçimizdeki Öteki isimli kitabı işte Türk modernleşmesinin günahlarından belki de en talihsiz olanı ile Ermeni kıtali bizleri yüzleştiriyor. Tarihin bir ironisi belki de... Osmanlı geçmişini bir bütün olarak reddedip, yepyeni bir varlık olduğu iddiası ile yola çıkan Cumhuriyet Türkiye'si Ermeni Kıtalinde nedense hep hassas davranageldi, Osmanlıyı Osmanlıdan daha fazla savundu. Ermeniler de bir o kadar, haklı olarak belki daha fazla bir hırsla bunu bir politika meselesi yapınca, Ermeni kıtali tarihsel bir olgu olmaktan çıktı ve siyasete bulandırıldı.

Bu süreçte hepimiz o siyaset oyununun bir parçası olduk. Bu oyundan çıkıp tarihe daha soğukkanlı, kimseyi savunma derdine girmeden, yaklaşabilmenin bir fırsatını sunuyor bize Etyen Mahçupyan.. İçimizdeki bir Ermeni, bir öteki olarak. (Not: keşke kitabı içimizden birisi olarak yazdığını hissettirebilseydik toplum olarak)

Kitap iki ana bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Etyen Mahçupyan'ın kendi kaleminden hayat hikayesini anlatıyor. Bugün ve gelecekte Türk düşünce tarihini çalışacakların gözardı edemeyeceği bir bölüm bu. Etyen Mahçupyan'ı bugün işgal ettiği demokrat noktaya getiren süreci bu kişisel hikayede izlemek mümkün. Bu hikaye de tek eksik kalan nokta kanaatimce Etyen Mahçupyan'ın 1980'lerdeki düşünsel serüveni.

İkinci bölüm Etyen Mahçupyan'ın Ermeni kıtali üzerine şimdiye kadar değişik gazete ve dergilerde yazdığı makaleleri içeriyor. Etyen Mahçupyan bu yazılarda Türk resmi tarih tezinin hemen hemen bütün iddialarını tartışıyor ve eleştiriyor. Eleştirileri de oldukça makul eleştiriler. Öte yandan Etyen Mahçupyan Türk tezinin tam zıttı bir konuma da yerleşmiyor. Mahçupyan'a göre tehcir ve o süreçte gerçekleşen kıtal, devleti yöneten İttihat ve Terakki mensuplarının en üst konumundakilerin Ermenilerden toptan kurtulma amacıyla bilerek, onaylayarak, içinde olarak yürüttüğü bir operasyon... Bu açıdan söz konusu uygulama bir soykırım Mahçupyan için... Öte yandan Mahçupyan uygulamanın bir ideolojik çerçevesinin olmaması, pragmatist-pratik kaygılarla yapılmasından (mesela, geniş topraklara ve zenginliklere sahip Ermeni vakıflarına el koymak gibi) dolayı da tam olarak soykırım olmadığını iddia ediyor. Mahçupyan uygulamaya karşı çıkan bürokratları, Ermenilere yardım eden Türk aileleri de farketmemizi sağlıyor.

Etyen Mahçupyan İçimizdeki Öteki isimli kitabında sadece tarihsel bir olayın nasıl gerçekleştiği ile ilgilenmiyor. Yüzlerce yıldır birlikte yaşayan iki topluluğun bu trajik duruma nasıl gelebildiğini anlamlandırmaya çalışıyor. Bunun içinde Batıyı Anlamak isimli kitabında etraflıca tartıştığı zihniyetler dünyasına gönderme yapıyor. Mahçupyan'a göre zihniyet bakımından Ermeni milliyetçileriyle Türk milliyetçileri arasında bir fark yok. Bu da tehcir ve kıtali takip eden Ermeni çetelerinin irtikap ettiği karşı katliamları açıklıyor. Tam da bu noktada Mahçupyan'ın ahlaki duruşu devreye giriyor ve bizi zor bir sıçrama yapmaya davet ediyor. Onlar gibi olmayalım ve daha demokrat bir toplumun temellerini atalım.

Tarihimizin Ermeni kıtali ve benzeri günahları ile yüzleşme bazıları için, ki o bazıları içinde milliyetçi bir ailede yetişmiş ben de varım, acılı olacağı çok açık. Yine de bu yüzleşmeyi cesaretle karşılayıp üzerine gitmek sadece ahlaki değil, kişisel ve toplum hayatımız için de en sağlıklısı...

Etyen Mahçupyan'ın konu ile alakalı son sözü söylediğini iddia etmiyorum. Sadece İçimizdeki Öteki'nin bahsettiğim yüzleşme için iyi bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Herkesin konuşabildiği bir tartışma ve fikir alışverişi ortamının artık Türkiye'de ortaya çıkması gerek. Mahçupyan'ın kitabı umarım bunun için iyi bir vesile olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder